6 Mayıs 2024 Pazartesi

Nitelikli Okur, Yaratıcı Okuma

 


Nitelikli Okur, Yaratıcı Okuma




“Bir edebi kitap nasıl okunmalı? Nitelikli okur kimdir? Yaratıcı okuma nasıl olur?” Bir söyleşide Selim İleri, nitelikli okuru şöyle tanımlıyor: "Nitelikli okur, çok okuyan birisi değil, okuduğunun neyi anlattığına, neyi tahlil ettiğine kafasını yoran okurdur." Yorulmaya hazır mısın sevgili okur? Nitelikli okur, yorgun okurdur. Sabırlıdır. Yavaşlığın keyfini bilir. Her şeyden önce, kitap almaz, kitap seçer. Kaynakları tanır. İlk okumanın sadece "tanışma" olduğunu bilir. Onda iflah olmaz bir bilgi ve merak açlığı vardır. Metne gizlenen merkezleri, hazineleri keşfetmek ister. Bağlantılar kurar, haritalar çıkarır. Bir avcı gibi göndermelerin, bilmecelerin peşine düşer. Söz gelimi, Marquez'in Yüzyıllık Yalnızlık romanını okuduktan sonra, Latin Amerika'nın Kesik Damarları'nı merak edecektir. Latin Amerika coğrafyasını, tarihini ve kültürünü yakından tanımak isteyecektir. Kim bilir belki de uçağa atlayıp gitmek ister. Nitelikli okur, acemi filozoftur bir yandan. Her şeyi sorgular. Bir çocuk heyecanıyla hem de. Anlamaya çalışır. Cevap bulamasa bile. Küçük ayrıntılar onda büyük tutkular yaratır. Nitelikli okur, özel bir zaman anlayışına sahiptir. Okuma esnasında, bir Zen üstadı gibi zamanı yavaşlatır, hatta durdurur. Zamanın dışına çıkabilir. Ya da kendi zamanını yaratabilir. Yaratıcı okuma deyince elbette ilk akla gelen şey “yaratıcılık” kavramı: “Yeni bir şeyi var edebilmek.” “Bağlantısız görünen şeyleri birbirine bağlayabilmek.” Yaratıcılık kavramı apayrı bir deneme konusu. İkinci tanım üstünden yolumuza devam edelim. Yaratıcı olabilmek için farklı bir “göze/bakışa” sahip olmak gerekiyor. Bunun için farklı kaynaklardan beslenmek çok önemli. Bu kaynaklardan elde edilen ve birbiriyle ilgisiz gibi görünen şeyler/veriler arasında bağlantılar kurabilmek yaratıcılığın özünü oluşturuyor. Öyleyse yaratıcı okuma da doğası gereği farklı bir gözü/bakışı, dolayısıyla farklı kaynaklardan beslenmeyi gerektirir. Bu kaynakların neler olduğu/olabileceği geniş bir yazının konusu. Bir kitaba başlayıp sonuna kadar gitmek bazen sıkıcı olabiliyor. Bunun yerine birkaç farklı kitabı birlikte okumak, belki yaratıcı okumaya bir katkı sunabilir. Yaratıcı okur, okuduğu metnin aynı zamanda yazarı olabilir. Metni yeniden üretebilir. “Ben olsam nasıl yazardım?” Mesela bir öykü okurken yazarın nasıl bir atmosfer kurduğunu, öyküyü nasıl kurguladığını, anlatıcı, zaman, mekân, bakış açısını, üslubu, diyalogları, sözcükleri, cümleleri birbirine nasıl bağladığını, ne tür anlatım tekniklerine başvurduğunu, bunların öyküye olan katkısını incelemek, yaratıcı okumaya ciddi katkı sunacaktır. Buna ek olarak yazarın öyküyü oluşturan malzemeyi nasıl kullandığını, bunu yaparken neler hissettiğini, öyküyü kurgularken ne gibi problemlerle karşılaştığını ve bu problemleri nasıl aştığını anlamaya/sezmeye çalışmak, sanırım yaratıcı bir okuma için büyük öneme sahip. Bir edebi metnin içinde bilindiği üzere ana ve ara yollar vardır. Teşbihte hata olmaz ise, vasat okurlar anayoldan dümdüz ilerleyecektir. Vasatın bir tık üstünde anayolun yanında ara yollara da sapılır. Metnin içinde ana ve ara yolların yanında bir de “keçi yolu” ya da “patika” diyebileceğimiz gizli yollar vardır. İşte “yaratıcı okur” ana ve ara yollardan ayrılıp bu “keçi yolu/patikalara” sapan ya da sapma cesareti gösterebilen okur türüdür. Hiçbir yol yoksa "kendi yolunu açabilen" okurdur. O, hem kahraman hem izleyici konumundadır. Gerçek ve hayal, uyku ve uykusuzluk arasındaki o esrik, o verimli ara bölgededir.



Bilge Ozan KIRAN, 27 Mart 2017.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Puslu Kıta 1. Sayı

  PUSLU KITA  Çevrimiçi Bilimkurgu, Fantezi ve Korku Dergisi SAYI, MAYIS 2024 Kurgu: Andy Weir - Yumurta (Çev. Selin Çıray) Edgar Allan Poe ...